Kayıtlar

Eylül, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Keyfiniz yerinde mi?

Bu yazıyı Rodriguez - La Cumparsita dinleyerek, keyifle yazıyorum. Çünkü geçen gün bir işkencecinin elinden yeni kurtulmuşçasına, hayat enerjisi sönük bir halde eve doğru yürürken duyduğum cılız bir cırcır böceği sesiyle irkildiğimde düşündüm ki; “keyifsiziz.” Bu şehir ya da yaşam ya da işler ya da her neyse bizi keyifsizliğe büyük bir kuvvetle teşvik ediyor; farkındayım. Ama biz de sisteme ne kadar bağımlıysak, bunu kırmak için hiçbir şey yapmıyoruz. Bütün bir iş yılı boyunca tatilin hayaliyle bekliyoruz ve sonra da o kısacık tatil beklentilerimizi karşılayamadığından yine keyifsiz bir şekilde yeniden çarkları döndürmeye başlıyoruz. İşe gitmekten, yemek pişirmekten, kahve içmekten, sohbet etmekten bile çoğu zaman keyif almıyoruz. Alışmış olduğumuz rutini gerçekleştiriyoruz. Sanki yapmak istediğimiz için değil de zaruriyetten yapıyormuşçasına keyifsiz yapıyoruz, yaşıyoruz. Bunu değiştirmek çok kolay… Sadece istemek yeterli… Keyif almak, kendini motive etmek, -e

Hesabına güvenen gelsin bakalım!

Şimdi size bilmediğiniz çok farklı şeyler anlatmayacağım. Yoo yoo! Keza öyle bir beklentiniz vardıysa üzülürüm. Ama bildiğinizden biraz farklı şekilde anlatacağım. Hepimizin en az bir kez hayatında yaşamak zorunda kaldığı ya da bıraktığı bir durumdan bahsetmeye çalışacağım. Aşkın karşılıklı olması gibi bir durum yok arkadaşlar kendimizi kandırmayalım. (Biraz ağır olmuş olabilir. Şimdi ağlamaya başlayanlar burada yazıyı bırakabilir. Metanetlileri birerli gruplar halinde alt satıra alabiliriz efenim fakat kaynak yapmayalım.) Neyse… Herkes bir şeyler hissediyor "kendi çapında". Biraz daha anlaşılır olması açısından şöyle ifade edeceğim; siz 1 birim hissederken, karşınızdaki insan aynı duyguyu 5 birim hissedebilir. Mevzu bahis kişinin duygu yoğunluğu karşısında, elinizdeki o 1 birim yetim boku gibi boynu bükük kalırsa da aşkınız “platonik aşk” olarak değerlendirilir. Birimler değişebilir. Birimler birbirine daha yakın olduğunda da biz