Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yoksa Siz Hala?

Şu paranın satın alamayacağı şeylere örnek arıyorsanız ben okkalı bir tane vereyim. Şişmansanız: Giysi! Çocukluğundan beri elma yanaklı ve ortalamanın üzerinde bir kiloda yaşadığım için bu konuda kendimi söz söyleme hakkına oldukça yetkin hissediyorum. Şimdi müsaadenizle. Zayıflar bi’ sussun oradan! Efenim şöyle ki; eğer benim gibi çocukluğunuzdan beri hayatta en çok duyduğunuz şey ne kadar güzel olduğunuzsa, dış görünüşünüzün vahameti hakkında çok fikriniz olmuyor. Çocukluğumda da, çok şükür ergenlik döneminde de uzun yıllar boyunca çirkinlik sebebiyle bir özgüven kaybım olmadı. Kısmetim genelde açık olmuştu üzerinize afiyet. Hoşlandığım birinden karşılık alamadığımda da hiç görünüşüme bağlamamıştım. İşte tahayyül edin nasıl bir özgüvendir o… Ergenliği atlatma evresiyle kendini bulma arasına sıkışıp kalan şuursuz aralığı da saymazsak, kendimi toparlayıp "N’oluyorum ben yahu?" demeyi akıl etmem üniversite 3. sınıfa kadar ertelendi. Elimi s

Yarısı buysa...

Aile içi durumların karışıklığı, ablamın izinlerinin bitmiş olması... Kısaca hayat bana bu kısa deneyimi yaşatmak için elinden geleni ardına koymadı ve ucundan "analık" nedir gösterdi. Hayatımın manası, ailemizin neşesi, ablamın biricik oğlu, 20 aylık bebeciğe bakmak en fazla ne kadar zor olabilirdi ki? Neşeyle kabul ettim. Anladım ki,   yakın zamanda, gizli servisler çocukların gücünü kullanmadıkları her gün için pişmanlık duymaya başlayacaklar.  Neyse... Planım sabahları Kaan'ı doyurup, paklayıp, giydirip yakınlarda arabasıyla dolaştırmak, bebişim de tatlı uykusuna daldığında neşeyle yanımda getirdiğim 3 kitabı bitirmek, kâh film izlemek, kâh internete girmek, akşamları da bu dinlenmekten potansiyele çevirdiğim enerjimi harcamak üzere sevgilimle gezme programları hazırlamaktı. Olayların böyle yürümeyeceğini daha ilk gün anlamıştım fakat salı günü ikimiz de çaresizlikten ağlıyorken   gidişattan emin oldum! Kaan, sabahın 7'sinde yataktan &q

Bazı PALYAÇO Kadınlar İşte…

Sayıları da epey fazla aslında… Her yerlerdeler… Ama siz görseniz büyük ihtimalle tanımazsınız o palyaço kadınları… Bağırıp çağırma konusunda çok usta olamayan kadınlar genelde içlerindeki zehri ağlayarak dökerler. “ağlak” tanımlamasını hangi dangalak yaptıysa muhtemelen böyle kadınlardan çok uzakta büyümüştür. Ona da kızmamak lazım… Palyaço derken bütün gece saatlerce ağlayıp, gözünü bir boşluğa dikip, her ihtimali tahmin eden, her kelimenin altında yatabilecek manaları ayrı ayrı düşünüp o güzel canını sıkan kadınlardan bahsediyorum. Tüm bunların üstüne hiçbir şeyi yokmuşçasına davranabilen kadınlardan… Problem çözme konusunda çok da başarılı olamayan, kabullenmeye daha meyilli kadınlar… Herkes uyuduktan sonra yastığını ıslatan, bir başlamışken genelde üzüntülerinin ucunu bucağını kaçıran kadınlar… Bazen öyle bir olur ki; neye ağlayarak başladığını unutur çünkü o kadar zincirleme bağlıdır mutsuzlukları. Bir ucunu yakaladı mı ilmek ilmek dökülüverir bütün sıkıntıl