Susup oturuyorum işte!..
Bir şeyin olacağı varsa, süreci ne kadar geciktirebildiğinin hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü olacak olan, o gözüne soka soka, bağrına sine sine hissettiğin gerçek, sadece vadesini bekliyor işte. Olsun bitsin bari. İzin vermeli insan... Ama kolay kolay veremiyor! Çok sevdiğin insanları kaybetmenin verdiği acı zamanla kendini artık elin kolun bağlı vaziyette kalabildiğin, en fazla hayretle izlediğin, kabullenilmiş bir çaresizlik safhasında bırakıyor seni. Uzun süre bu aşamada asılı kalıyorsun. Ama biliyorsun ki daha önceki çırpınışların daha fazla batmandan başka bir işe yaramamıştı. "Sus otur işte!" diyosun kendine... Kursağında yüzlerce "...ama!", "...neden?", "...aslında..." temalı eksik monolog bulutu, biraz trajedi, biraz dram içerikli bir hikaye, anafikri "yarım kalmışlık" olan bir karikatür olarak hayatına devam ediyorsun... Ben böyle durumlarda kaybettiklerim -eğer ki KARDEŞ kadar çok kıymetliyse- karşımdakini öldü farzediyorum ki a