Neye Programlandık Böyle?
Daha iyi yaşamak için, yaşamaktan vazgeçen mahkumlarız biz.
Çeşidi fark etmeksizin iş yerlerine tıkılıp, nefes
alabileceğimiz tatil gününün hayaliyle zaman öldürüyoruz.
O gün geldiğinde de bezginlikle ve zaman darlığıyla ne
yapacağımızı şaşırdığımız için rehavet halinde çarçur ediyoruz beklentimizi.
Öldürdüğümüz zaman, bizim hayatımızdan çalsa da biz
ailemize, kendimize, sevdiklerimize zaman ayırabilmek için -daha doğrusu-
çalışmaktan başka herhangi bir eylemde bulunabilmek için seve seve öldürüyoruz
zamanı.
Rüyamızda köprülerin, denizlerin üzerinden uçtuğumuzu görüp
hafif kalp çarpıntısıyla uyanmamızın; hafta içi masa başında hülyalı düşüncelere dalıp, olmayacağı mutlak hayaller kurmamızın sebebi başka ne olacak ki...
Deniz manzaralarını bilgisayarlarımızın masa üstüne koyup iç
çekerken; eve dönüş yolunda, üzerinde köpükten kuzuların zıpladığı canım denize
izmarit atmamız da işte hep aynı sebepten.
Aynı; bir köy evinde yediğin gözlemenin rayihasında
boğulurken, daha yüksek katlı rezidanslarda hazır mutfaklı evlere ulaşabilmek
için fazla mesai yapıp ruhumuzu satmamız gibi.
Hayal ettiğimiz şeyler olmadıkça, öfkeyle daha da
uzaklaşıyoruz hayal ettiklerimizden...
Hayallerimiz, kabuslarımıza dönüşüyor zamanla.
Bizzat kendi çabamızla…
Tüm bu hayal kırıklıklarından mütevellit, gülümsemeyen,
selamlaşmayan, hiçbir şeyle yetinemeyen, tatmin olamayan sadece elindeki tek
hazine olan 'zaman'ı katletmeye programlı makinelere dönüşüyoruz.
Hörmetler...
Yorumlar
Yorum Gönder