Huysuz meleğim'e...

Her yitenin arkasından hayat devam ediyor ama insan hep buruk kalıyor. Güldüğünde bir suçluluk hissi, mutlu olduğunda utanma...

Üstelik geçmesi için belli bir zaman da yok. Yara değil ki iyileşsin, yol değil ki bitsin...

Ölümle çok küçükken tanışmıştım ama üzerinden yıllar geçti. Ölüm, yıllar sonra, geçtiğimiz günlerde, 26 Mayıs'ta annenemin aramızdan ayrılışıyla kendini hatırlattı bana.

Ölmeyi genelde bayılmak zannettiğimizi olayın ciddiyetine vardığımda anladım. Sevdiğin birini toprağın altına yerleştirip onu orada bırakıp gitmek çok zormuş gerçekten.

25 senedir benim için ana olan, oyun arkadaşı olan, yerlerde yuvarlanan, kucağında taşıyan, uyutan, yemek hazırlayan, tuvalete götüren, mezuniyetlerime sevinen, hediyeler alan, şımartan, anneme- babama karşı koruyan, gezmeye götüren, dualar eden... kısaca daha iyi olmam için elinden gelen her şeyi yapan Anneanneciğime yeterli karşılığı verememiş olmanın ezikliğiyle arkasından ağlıyorum.

Gereksiz yere arkasından gözlerimi devirdiğim için bile pişmanlık duyuyorum. Çünkü şimdi sadece güzel hatıralarımızı ve iyi yönlerini hatırlıyorum...

İzmir'de yazlıktayken gerçirdiğimiz mutlu günlerde uçuşan saçları, bronz teni, kendine has kokusuyla hatırlamak istiyorum onu. Çektiği ızdıraplardan çok uzakta ve herkes gibi O da çok mutluyken...

Yoğun bakımdayken son konuşmamızda "benden birşey istiyor musun anneanne?" diye sorduğumda gülümseyerek "hep böyle gül, mutlu ol, sağlıklı ol başka ne isteyim?" demesiyle böyle vedaların sadece filmlerde olmadığını bana kanıtladı da gitti. Çok şükür ki onu sevdiğimi defalarca kulağına fısıldayabildim. (Bu da züğürt tesellim)

Şimdi çok daha iyi bir yerde çok daha mutludur umarım.

Huysuz meleğim, anneannem için dualarınızı esirmeyin, onu orada yalnız bırakmayın lütfen.

Hörmetler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü