Sadece çok özlüyorsun işte...

Çok sevdiğiniz birini kaybettiğiniz ilk zamanlarda aslında çok üzüldüğünüzü zannediyorsunuz ama üzgünlükler zamanla çıkıyor bence. İlk şoku atlattıktan sonra alışma evresi en zor geçen...

Bazen kulağına sesi geliyor. Sanki sana seslenmiş gibi irkiliyorsun. Dank ediyor kafana yokluğu.

Çok özlüyorsun.

Özlemin giderek artıyor en acısı da...

Kabullenmen bile seni utandırıyor. Bu kadar çabuk hayata tekrar sarılman hiçbir şey yokmuş gibi yaşaman ayıp gibi geliyor. Ama insanoğlu böyle hayatta kalıyor işte. Her gidenin yerini bir şekilde doldurmaya programlı bir makine gibi yaşıyor.

Kaybettiğin sanki hala yerinde gibi geliyor çoğu zaman. Beyninin mi kalbinin mi oyunu? Bilemiyorum. Ama bazen "n'apıyor yahu bir halini sorayım!" bile diyorsun. Daha düşünceni tamamlayamadan gerçek kor gibi dökülüyor içine.

Yaşadığı evin merdivenlerinin kokusunu alınca sanki onu koklamış gibi oluyorsun, merdivenlere sarılasın geliyor. Her zaman ekmek aldığı pastaneyi görünce ekmek almaya gönderirken verdiği tembihleri geliyor aklına... Sevdiği şarkıcıyı televizyonda görünce sanki şarkıyı O söylüyor gibi hissediyorsun.

Fotoğrafına bakmaktan çekiniyorsun. İşte o kadar özlüyorsun.

Kimseye bahsetmiyorsun ki yaralar tazelenmesin... Konusunu açmak istemiyorsun, çünkü dayanamıyorsun.
Toprağa emanet ettiğin zamanlar ya da kötü zamanları tamamen silmek istiyorsun hafızandan. Sadece gülüşünü, tatlı karpsilerini, en dinç, sağlıklı, keyifli halini hatırlamak istiyorsun.

Sadece çok özlüyorsun işte...

4 Şubat 1936- ...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü