Her Oje Bulaşık Süngerini Tadacaktır!


Pijamalarınızda yer yer beyaz- sarı lekeler varsa, çamaşır suyu eşittir temizlik algısı kafanızda yerleştiyse, ojeleriniz tırnağınızda 2 günden fazla duramıyorsa, tebrikler siz de ev hanımısınız.

Çalışsın ya da çalışmasın kodundan dolayı her kadın "ev hanımı" bence.

E nihayetinde evi, yuvayı biz yapıyoruz yetmez gibi temizliyoruz, pişiriyoruz, ütülüyoruz, çalışıyoruz, doğuruyoruz… Off! Sayarken bile yoruldum.

Hanım da biz olduğumuzdan... Adımız üstümüzde zaten.

İşimiz iş yani arkadaş!

Geçen gün pek sevgili kocacığım "Bizim ev aslında çok temiz, pek kirlenmiyor yeaa!" deyince içerlemem, beni konu üzerinde düşünmeye sevk etti.

Bu ev kirlenmiyorsa benim yaptıklarım neydi? Aman tanrımdı. Yoksa ben odalar arası bağrı yanık it gibi boşuna mı dolanıyorumdu?

"Çünkü temizlemeye programlandım. Ben kendimi durduramıyorum, kodum bozuk!" da diyemedim.

Şöyle bir düşündüm, etrafımdaki kadınların ortak yakınmasına kulak verdim ve baktım ki aslında biz temizlemiyorken bile temizliyoruz. Bu yüzden yaptığımız birçok şey gözükmüyor. Ama var!

Gadın analar (yani biz) temizlik yaptığı günlerin dışında bile devamlı bir şeyi toplar, kaldırır, erkekler fark etmeden her şey düzenine devam eder.

Yetişkin bir kadın canlısı, evin içinde tur atmaya bayılır, kilometre yapar, sıkça "ben burada ne yapacaktım yau?, "ben bu odaya neden geldimdi ki?" diye kendini sorgular.

Yani kadın kısmısı -affınızla- hacet gidermek için klozete oturduğunda bile yerdeki pamukçukları tuvalet kâğıdıyla alır, çöpe atar.

Ayakkabısını bağlarken kapının çıkıntısında biriken tozları alır.

Saç tokası almak için girdiği yatak odasından, yatağı, komodinin üzerindeki çerçeveyi, aynanın önündeki kâğıtları toparlayarak çıkar.

Ellerini yıkadıktan sonra havluyu düzeltir, değiştirir, banyodan çıkarken yerdeki kaymış kilimi toparlar.

Televizyonu açacağı zaman, altındaki dolabı düzenler, kitap alırken kitapların düzeni bozuksa onları bir yerleştirir.

Evin en ücra köşelerinde biriken kılı, tüyü almak zorundadır yoksa ev, western filmlerde kameranın önünden yuvarlanarak geçen çalı topaklarıyla dolar.

Buzdolabından meyve alacağı zaman, dağınık duran saklama kaplarını üst üste dizer. Dolabın rafına damlayan her ne ise onu siler. Kapağın dolapla birleştiği alandaki tozu alır. Bozulan bir yiyecek varsa onu döker, kabını yıkar. Sonrasında şayet mecali kalmışsa meyvesini yer. Bazen ne için geldiğini bile unutup meyvesiz döner mutfaktan.

Velhasıl kelam, kadın en yapmadığı anlarda bile iş yapar. Ojesi hiç bozulmayan kadınlara gıpta eder. Ancak evinin temizliğiyle de gurur duyar. Böyle bir ikilemde yaşar.

Evine giren herkese de en yoğun temizlikten sonra bile evinin dağınık ve pis olduğundan bahseder ki; karşısındaki kendini kötüye alıştırsın. Kendi iyisi daha bir iyi olsun. Yeterli olabilsin.

Annem ben ufakken "hiç içinden şu evimizi bir süpüreyim, sileyim diye geçmiyor mu a kızım?" dediğinde şaşkınlıkla bakardım suratına. Hatta gülerdim. İnsanın içinden böyle şeylerin geçebileceğinden habersiz olduğumdan kelli...

Şimdi anlıyorum seni anneciğim.


Hörmetler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü

Neye Programlandık Böyle?