Çok bakıp az bıkmak…

(Posted on 15 Mart 2011 by benguoner)

Günün koşturmacası içinde canavara dönüşen insanlar, ellerindeki çoğu şeyin kıymetini unutuyor.

Hal böyle olunca da anca “kaybettiğinde” bu donukluk uykusundan uyanabiliyorsun.

Bazen kendimize, çimdik etkisi bırakacak bir şey yapmalıyız!

Çünkü o dalgınlıktan zamanında kurtulmazsak, giderken çok önemli şeyleri çalabiliyor.

Her zaman aynı semtlerdeki aynı cafelere gidip, aynı şeyleri yiyip, aynı konuları konuşmak, aynı şeylere gülmek ya da susmak…

Bunlarla da mutlu olabilen değerli azınlıktan değilsek, ki çoğumuz değiliz… O zaman kendimize gelmek için bir adım atmalıyız.

Sevdiğin insanı, O birşeyle meşgulken izlemek bence en büyük hatırlatıcı… Kendi kendine gülümsemesi, çalışırken mimiklerini istemsiz kullanması, garip yüz ifadelerine bürünmesi…

Camdan dışarı bakarken dalıp gitmesi… Sonra birşeyi aniden hatırlamış gibi kendine gelmesi… O’nu izlemek rehabilitasyon gibi…

Telefonla konuşurken dinlemek de öyle… “Kapat artık şunu!” demektense nasıl konuştuğuna, nasıl güldüğüne kulak vermek, kalbinin içindeki közleri alevlendirecek rüzgar etkisi görür. Çünkü o sırada hiç başka ses olmadan sadece sevdiğin sesi dinleyebilirsin. Cevap verme zorunluluğun olmadan…

Sweatshirtinin ipleriyle oynarken, kendi halinde, hiç zararsız kahvesini içen o masum yüzün zamanında ya da ileride kalbini kıran canavara dönüşmesine izin vermemek için çok bakmalı insan, az bıkmalı…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü