Evet! Böyle birini arıyorum…

Apartmanda yaşamak gerçekten zor. İster istemez bütün komşular içli dışlı oluyor. Komşu amcanın horlamasından, karısına yaptığı nağmelere kadar bütün özel hayatına tanık oluyorsun sonra da her sabah evden çıkarken “günaydın” deme zorunluluğu hissediyorsun.

E adamın osurmasına bile tanık olmuşsun! Bir “merhaba” mı fazla gelecek?

Her zaman televizyon gürültüsü, ayak sesi ya da çocukların çığlıkları değil tabi… Komşular birbirlerinin kavgalarına da tanık olur…

Uykumdan bile uyanıp sanki benim annemle babam kavga ediyormuş gibi kulaklarımı kapadığım gecelerde hep içimden şunu geçirdim “inşallah benim komşularım buna hiçbir zaman maruz kalmaz”

Sadece komşularımı düşündüğümden tabi ki! :)

Huzur hayatın %90′ına hakim. Her şey onun onayından geçip de yaşanıyor çünkü. Onsuz olmuyor… Huzursuz bir hayatı yaşamak azap çekmek insana hiç yakışır mı?

Çok geleneksel pek sevgili babaannemin bile ” Ee yavrum yok mu konuştuğun biri?” sorularına maruz kalmaya başlamamla büyüdüğümü idrak ettiğim şu günlerde düşünüyorum da evet, artık birileriyle -babaannemin deyimiyle- “konuşmak” lazım.

Ama karşındakiyle aynı dili konuşmayınca olmuyor be babaannecim!

Olgunlaşmak hakikaten meyvelerinkinden farklı gelişiyor insanoğlunda… En azından bir kısmında!

Misal benim kriterlerim değişti! Evet herkes gibi ben de dış görünüşe önem veririm ama, artık inadına saçına jöle sürmeyen, her gördüğü aynada kendine bakıp kasılmayan, yürürken ifadesinden, sıfatından “kahretsin bea çok yakışıklıyım!” geçmeyen insanlara bakıyorum. Hoş bakıyorum sonra kafamı çeviriyorum ama olsun! “Temiz olsun, güzel koksun, eli yüzü düzgün olsun yeter” kıvamına geldim artık.

Yoksa yakışıklı olup ünlü filozof John Locke’un “beyin boş bir levhadır” teorisini hayatının kanunu yapmaya aday olan da, havalı olup her arkanı döndüğünde garsondan en yakın arkadaşına kadar fingirdemediği hatun bırakmayan da, zengin olup yine de hesabı nasıl kakalarım diye beyinciğinde binbir tilki döndüren adam da çok var etrafta!

İş ki ikimizin birlikte çekildiği fotoğraf karesinde önce “benim” nasıl çıktığıma bakabilecek bir adam olabilsin! Üzerimize çamur sıçradığında önce benim üzerimi temizlemeyi akıl edebilsin!

Bir ev yuva olmadan o evde yaşanmıyor… Varsın bütün gece Avrupa Birliği, Nato hatta Balkan Paktı dahil hiçbir topluluğa alınmayan herhangi bir ülkenin lig maçlarını izle. Ya da bayramlarda önce onun annesine gidiver! Bayram geçip maç bitince de huzuru bulur birbirini sevebilen insanlar.

Çünkü annelerin parkta “haydi kardeşle tanışın, kaynaşın” deyip birbirine yamadığı çocuklardan farkı yok aslında yetişkinlerin de. Tanıdığını zannedip aynı eve tıkıldığın insan eğer senin dilinden anlayamıyorsa o ev yuva olamaz!..

Sonuç olarak da komşu çocukları uyuyamaz!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü