Kahrolsun Bağzı Cadılar!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber,
develer tellâl iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken... Ormanların
içinde dev, ihtişamlı kalenin bir prensesi varmış.
Masallar kadar güzel olduğundan ancak masallarda
yaşayabilecek bu prenses, kendini kötülüklerden korumak için hep farklı biri
gibi gösterirmiş.
Prenseslikten de sevimli olmaktan da hiç hoşlaşmadığı için
genelde bu yönünü hep bastırmış. Olabildiğince saklamış.
Kıvır kıvır volümlü saçları omuzlarında dalgalanırmış. Volüm
o zamanlar da varmış tabi...
İnsana huzur veren bir sesi varmış. Özellikle bazı
insanlara...
Canı yandı mı kralı gelse tanımazmış (babası dâhil tüm
krallar)
Dili o kadar kesin ve keskinmiş ki... Prensesle konuşmak bir
dert, konuşmamak bin dertmiş.
Sanki birden kızgın ateşe atılmış da içi hamur kalmış bir
kurabiye gibi; dışı taşlaşmış, içi yumuşacık olan bu prenses hayal kırıklığına
uğramaktan çok korkarmış.
O kadar ki; bu uğurda hayal kurmamayı bile tercih edermiş.
Gel zaman git zaman kötü cadı onun bu güzelliğini kıskanmış.
Çünkü onun bu "kendi halinde"liği yeterince rahatsız ediciymiş.
Cadı da bu durumdan kıl kapmış!
Günlerden bir gün pencere kenarında kahvesini (evet
şekersiz) yudumlayıp, kitabını okurken (evet matbaaya yetişmiş kendisi)
prensesin aklını çelivermiş.
Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Çayır
çimen geçerek, lâle sümbül biçerek; soğuk sular içerek, altı ayla bir güz
gitmişler. Bir de dönüp ardlarına bakmışlar ki, ne görsünler... Gide gide bir
arpa boyu yol gitmişler!
Cadı ona en güzel, en iyi haliyle gözüküp, kurmadığı
hayaller kurdurmuş, etmekten korktuğu lafları söyletmiş.
Göstermekten
korktuğu ne varsa göstertmiş..
Seven kalbini, zayıflıklarını, bencilliklerini, kaprislerini
görmek istemiş... E tabii görmüş.
Cadı bu! Elinden bir uçan bir kaçan...
Prensesin kendi halindeliği, bu teslim olmuşlukla bozulmuş.
Tüm bedeni ve ruhuyla yeni hayatına şevkle, zevkle ayak uydurmak isterken cadı
aslında prensesi değil, sadece onun bu kendi halindeliğindeki mükemmelliği ve
kendine yetebilmesini kıskandığını anlamış.
Onu mutsuz olmakla lanetleyerek kalesine geri göndermiş.
Prenses bir süre ne okuduğundan ne içtiğinden zevk alamasa
da; öğrendikleri yanına kâr kalmış.
Kendini gösterdiğinde aslında ne kadar güzel olduğunu fark
etmiş. Ve ne kadar harika olduğunu, güçlü olduğunu, idealleri söz konusuyken
eğilip bükülmediğini... ( bu masal yazılırken fark edememiş olsa bile zamanla
edecekmiş. Kesin bilgi)
Masal da burada bitmemiş.
Aslında her şey daha yeni başlamış!
Yorumlar
Yorum Gönder