En az hiçbir şey kadar her şey!

Gizlemeye hiç gerek yok. Vakti gelince eteklerimiz zil de çalıyor, taşlarını da döküyor…

Bir bakışla atıyorsun zehrini. Mimiklerin bütün gerekeni yalansız yansıtıyor.

Ya da gözyaşlarınla içinden sökülüp damlıyor.

Öyle içten bir kahkaha oluyor ki bazen… Sen bile şaşırıyorsun kendine. “Vay be!” diyorsun.

Bir kucak oluyor nadiren. Seni saran kollar uzak diyarlara taşıyor ruhunu. Huzura doyuyorsun.

Güzel bir söz de oluyor ama şüphesiz inanabildiğin…

Bir külah dondurma… Oluyor işte… Mutlu olmak değil sadece, gerektiği yere varıyor.

Seni üzen, vicdan yoksunu kalbin kırılışını görmek… O da kabulümüzdür!

Önünde yürüyen birinden gelen koku kimi zaman… Kimden geldiğini de anlayamazsın, pek dokunur ama kapatır yerini…

Daha yere basmamış, pembe minik ayakcıkların altını öpmek , ya da bunun hayaliyle yanıp tutuşmak…

Birbirine kenetlenmiş bir çift el… Zaman zaman “ben buradayım” der gibi daha da sıkı tutan.

Herkes her zaman mutlu olmuyor hayatta. Ama “elbet” oluyor. Çok beylik laflar edemeyeceğim bu konuda ama ben şunu anladım: “eden de buluyor, kaybettiğin her şey de başka bir suretle de olsa öncekinin boşluğunu dolduruyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü