Özlenensin...

Dünya üzerinden bir duygunun kaldırılması için imza verme hakkım olsa, oyumu "özlemekten" yana kullanırdım. Özlem ne acımasız bir şeydir öyle…

İnsanın, ruhuna yapacağı en büyük eziyetlerden biri…. Üstelik kendi kendini de besliyor. Kalbin midir o kadar özleyen, beynin midir o oyunları yapan sana? Bilmiyorum…

Daha 6 yaşımdayken çok sevdiğim birini kaybedince tanıştık kendisiyle… Bana çok benzeyen, çok benden olan birini çalmıştı hayat. O yaşımda Beatles’dan “yesterday”i dinleyip ağlıyordum. O'nun evinde dinlemiştim o şarkıyı en son. Sözlerini çok sonra anladım. Ne de güzelmiş…

Sonradan çok fazla insanı özlemedim ama özlediğim insanları gerçekten çok özledim. Birini kaybetmenin verdiği üzüntüyle hem hırçınlaşıp hem dokunsalar ağlayacak hale geliyor insan. Hem çok kızıyor, hem daha çok seviyor kolları boş kalınca…

İnsan kendine en çok “neden ki?” diye soruyor. Neden gitti, neden bitti, neden böyle oldu. Hep anlamayan özlüyor bence. Anlayamayan bütün bu soruları…

Bir fotoğrafa bakıp saatlerini harcayabiliyor insan. O saatler içinde önce ağlayıp, sonra kendini gülerken bulabiliyor. Anıların öyle güzel canlanıyor ki içinde, tekrar yaşamaya başlıyorsun. Sanki olan hiçbir şey olmamış gibi… Rüyayla uyanıklık arasında bir şey bu… Araf’ta kalıyor insan özlerken. Özlemekle unutmaya çalışmak arasında gidip geliyor. İki tarafı da galip gelemiyor bir türlü.

Bu fiil çok ayağa düştü bence: özlemek. Hiç öyle basit değildir özlemek. Özveri ister. O’nun hakkında, O’nu tanıyan herkesten her saçma detayı dinlemek istersin. Duyduğun her şey önemlidir. Ne severdi? Ne yerdi? Neye gülerdi? Beni sever miydi? Hepsini sorarsın.

O’nu özlerken dinlediğin şarkılar, O’nun sesi olur artık. Her dinlediğinde O’na geri dönersin. Yani yıllar sonra bile olsa o kıvılcım çakar yüreğinde.

O’nun sevdiği şeyleri yaparken O’nu aldatır gibi hissedersin. Bir yanın buruk kalır. “Keşke o da olsaydı” da diyemezsin. Onu bile söyleyemezsin işte, içinde ukte kalır öyle, sadece senin bildiğin…

Ve özlemekte geç kaldığını fark ettiğinde, O’nu yaşatmak için kendi kendine anlamsız protestolara girişirsin hayata karşı, O’nun sevdiği gibi giyinip, O’nun yaptıklarını takip edip, O’nun fotoğraflarına bakıp, O’nun şarkılarını mırıldanıp, O’nun sevdiği gibi olmaya çalışırsın. Sanki öyle olsan geri gelecekmiş gibi… Ya da geri dönebilecekmişsin gibi…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü