Bilanço

Bugünün bilançosunu açıklıyorum: Kursa giderken yolda b.ka bastım, kurstan dönüşte ayakkabıma çivi battı, 3’e katlanan çiviyi güçlükle söktüm, şuan kemirdiğim elmaya şüpheli gözlerle bakıyorum bana her an kelek yapabilir.

Elmadan henüz kurt çıkmadı, çivi de yüce güç tarafından esrarengiz bir şekilde yamulduğundan ayağı kutardım da, ilk şoku hala atlatamadım.

Bakırköy yolu üzerine o “şey” nasıl bırakılmış bir anlam veremedim. Kedi- köpek olsa eşeler, üstünü kapatır, ayınınkini de hiç görmediğim için bir insan evladı tarafından oraya konulduğuna eminim! Ama “o yapıyı nasıl inşa ettin mübarek, ortalık yerde?” diye sormaktan da kendimi alamadım.

Gerçi artık minibüs kullanmaktan da çekiniyorum. Televizyonda yayınlanan Ezel dizisinin etkisiyle şoförlere “dayı” demekten vazgeçen Türk erkekleri (çünkü artık “dayı”nın daha fazla prestiji var) değişik söylemler geliştirmişler. Minibüs kültürüme katkıda bulundukları için kendilerine teşekkürü bir borç bilirim. Fakat bugün duyduğum bir kalıp çığır açtı, dimağım genişledi!

Sürücüye, “köşeye bırak!” demek de insanın kendine saygısızlığı yahu! Araçtan inmek istendiği daha ilginç bir yolla anlatılamazdı sanırım. Gülmekten inememe tehlikesi yaşadıktan sonra taşıt tercihimi sorguladım. Minibüs kullanmak yerine yürümeyi tercih etmiştim ama ayaklarımın bozulan psikolojisi yüzünden, bugün bu kararımdan da soğudum.

Bu kez çok farklı olacak diye düşünmüştüm. Şikayet etmeyecektim. Daha pozitif bir yazı yazıp, sevgi pıtırcığı kılığına bürünecektim. Bir yandan zıplarken öte yandan havada ayaklarımı tokuşturacaktım. “Bütün dünya buna inansa, hayat bayram olsa” diye mırıldanıp, Ayşecik tadında bir insan olacaktım. Yine olmadı... Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü