Takıntı

Biri bana bunun takıntı olmadığını söylesin lütfen. Çok ihtiyacım var duymaya...

Evet söylesin!

Efenim benim bir maruzatım var. Şöyle ki: İstanbul “yaya” trafiğinde araba psikolojisine giriyorum.

“Önüne kimse çıkmasın, acımam!” Neden bunu yapıyorum bilmiyorum ama her seferinde kendime koşmam gerekmediğini hatırlatsam da yeri gelince bir filinkiyle kapışabilecek olan hafızam bu gibi durumlarda 6 saniyede kendini yeniliyor. Beni yarı yolda bırakıp önüme ilk çıkan yayayı sağlayıp- solama üzerine komutlar vermekle işe başlıyor.

Kemal Sunal’ın “Postacı” tiplemesi tadında bir insan oluyorum ve başlıyorum kocaman adımlar atmaya. Devamlı yeni hedefime ulaşıp, egale edince kendi kendime gaza geliyorum sanırım. Bu benim çıkarımım, tıp dilinde herhangi havalı bir adı var mıdır bilemedim. Sonuç: Her yere gideceğim zamandan daha çabuk varıyorum.

Sollayıp önüne geçtiğim insanlara bir de dönüp “nanik” yapma derecesine gelir miyim? Henüz kestiremiyorum. Şu an için çok da tehlike arz etmiyorum bence. İnfial yaratmayın lütfen.

Yine de sırtıma “gözlerinin hastasıyım, kaldırımın ustasıyım” yazdırmadan önce buna bir “dur” demem lazım farkındayım. Hayatı devamlı pembe yanaklı yaşamak zor çünkü…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neye Programlandık Böyle?

Tek kullanımlık sabır

En Az 1 Spartalı Ve Bengü